Bir cinayet davasında jüri üyesi olarak görev alan bir adam, kısa sürede korkunç bir gerçeği fark eder: Suçlu, aslında kendisidir. Şimdi önünde zorlu bir seçim vardır. Ya gerçeği itiraf edip özgürlüğünü kaybedecektir ya da jüriyi kendi lehine manipüle ederek masum birini mahkum edecektir. Vicdanı ile özgürlüğü arasında sıkışıp kalan adamın verdiği karar, yalnızca kendi hayatını değil, başkalarının kaderini de belirleyecektir.